Feeds:
Yazılar
Yorumlar

Posts Tagged ‘Robotlaşma’

Bilgisayarlaşma, dijitalleşme, robotikleşme insan gücü ile yapılan işleri insanın elinden alıyor ancak aynı bilgisayarlaşma, dijitalleşme, robotikleşme insana yepyeni iş alanları yaratıyor.

 

80li yılların başında üniversiteye hazırlanırken dersanedeki arkadaşlarımdan bazılarının, amacımın bilgisayar mühendisi olmak olduğunu öğrendiklerinde “insanların işsiz kalmalarına katkı sağlayacak” bir mesleği seçtiğim için dudak büktüklerini hala anımsarım. Amacım her ne kadar böyle bir sürece katkıda bulunmak değil(diy)se de o gün olduğu gibi bugün de bu irtibatlandırma devam ediyor.

80li, 90lı yıllarda sıradan bir bilgisayar insanı işinden edecek deniyordu, bugün de dijital araçlar, robotlar için aynı şey söyleniyor. Objektif bir analiz yapıldığında yaşanan sürecin tam da şu şekilde gelişmekte olduğunu söylemekte sakınca yok: Bilgisayarlaşma, dijitalleşme, robotikleşme insan gücü ile yapılan işleri insanın elinden alıyor ancak aynı bilgisayarlaşma, dijitalleşme, robotikleşme insana yepyeni iş alanları yaratıyor.

Peki bir fark yok mu? Elbette var. İnsandan bilgisayarın, robotun eline geçen işler genellikle beyin gücü gerektirmeyen operasyonel işler. Bilgisayarın, dijitalleşmenin yarattığı işler ise insanın beynini, zekasını kullanmayı gerektiren türden şeyler.

Bu dönüşüm aslında bireyin eğitim düzeyini, beyninin çalışma şeklini geliştiren, evrimleştiren zorlayıcı bir niteliğe sahip. Bu zor olmasına zor bir dönüşüm ama bireye verdiği tatmin açısından bakıldığında, değerlendirmenin etraflıca yapılması gerek.

Robotik hareketlerle her gün aynı rutini tekrarlayarak iş yapan insanların kaç tanesi yaptığından memnun; mutlu? Aslında hiçbiri dense pek yanlış olmazdı ama yine de çoğu diyelim. Sokaktaki insanların yüzlerinin gülmemesi biraz da bundan kaynaklanmıyor mu? Hiçbir şey kazanmamaya göre asgari ücret veya onun biraz üstünde bir geliri olduğu için memnun ama yaptığı iş ona değil her gün, her saat, her dakika, her an aynı şeyi düşündürüyor: “Ben bunun için mi varım?”.

Dünya hala iş tatmini olmayan süreçleri daha fakir ülkelere transfer edecek kadar büyük. Ama bu sürecin de sonu uzaktan göründü. Dönüşüm tamamlandığında, çöpleri taşıyıp götürecek başka bir yer kalmadığında ne yapacağız? Uzak Doğu, Afrika veya Güney Amerika’daki ucuz iş gücü de işçi hakları demeye başladığında üretim nereye kaydırılacak? Diyelim ki robotlar görevi devralacak. Peki o bölgelerdeki insanlara ne olacak? Asgari ücretten de yoksun kaldıklarında ne yapacaklar?

İki tane çıkış yolu. Birisi yıkıcı; savaş! Diğeri yapıcı; uzay! Ya insanlar birbirini yok ederek nüfusu azaltacaklar, ya da uzayda başka gezegenler bulacaklar. Bugüne dek yapılan savaşlar incelendiğinde nüfusu azaltmak için savaşın pek bir çözüm olmadığı görülmekte. Ayrıca geride kalanlar üzerinde yarattığı psikolojik ve sosyolojik yıkım uzun yıllar çözülemeyen sorunlara neden oluyor. Uzaya gitmek ise çok pahalı. Arada bir de salgın hastalık opsiyonu var. Özellikle de bunun laboratuvarlardan çıkma olduğu anlaşılmazsa savaştan daha temiz bir çözüm olabilir diye düşünenler az değil.

68 Kuşağı’nın getirdiği özgürlükçü, keyifçi yaklaşım AIDS belası ile dizginlendi. Dijital Yerlilerin, Y Kuşağı’nın getirdiği ikinci dalga ise kısmen kanser ile kısmen de yepyeni icat edilecek virüslerle dizginlenmeye çalışılacak gibi.

Oysa kafamızı kaldırıp uzaya baksak, dünyadaki yedi milyar insanın çok çok fazla değil, çok çok az olduğunu anlarız. Herhalde uçsuz bucaksız bu evren, küçücük bir dünyaya ev sahipliği yapsın diye var olmadı!

Read Full Post »

Kapitalizm sanayi devriminin dördüncü aşaması desin nafile; sanayi devrimi bitti. Şimdi Dijital Devrim çağı. Görünen o ki “Yeni Dünya Düzeni”ni kapitalist mentalite değil; romantik naiflik kuruyor!

 

Her yıl Ocak ayında Davos’ta gerçekleştirilen Dünya Ekononomik Forum’u global iş dünyasının eğilimlerini izlemek açısından önemli. Bu yılın ana teması 4. Sanayi Devrimi.

Bu isim doğrudan iki şeyi çağrıştırıyor. Birincisi “sanayi devrimi” (devam ediyor). İkincisi “O-hoo dördüncü aşamaya iki şeyi gelmiş”. O halde şu soruları sormak lazım:

  • Hala “Sanayi Devrimi” demek bilinçaltımıza ne tür bir mesaj gönderiyor?
  • Sahi bundan önceki üç sanayi devrimi nelerdi?

Kolay sorudan başlayalım. Dördüncü Sanayi Devrimi lafzı aslında tam doğru değil; çünkü bu lafla işaret edilmek istenen aynı devrim içinde (sanayi) dördüncü aşamaya gelinmiş olması. Yani kastedilen Sanayi Devriminin Dördüncü Evresi.

Peki bu durumda sanayi devriminin bu evreleri nelerdir? İlk üç aşamayı birer kelime ile açıklamak gerekseydi; o kelimeler şunlar olurdu : Mekanik – Elektrik – Elektronik.

Sanayi Devrimi’nin ilk evresi buhar makinesinin icadıyla başlayan ve mekanik teknolojilere bel bağlayan devrimin ilk yılları (18. Yüzyılın sonu). Bu evre yüz yılı aşkın bir zaman sürüyor.

İkinci aşama elektrik ve bunun olası kıldığı seri üretim olgusu ile başlıyor (19. Yüzyılın sonu, 20. Yüzyılın başı). Üçüncü aşama ise 1960lardaki bilgisayarlaşma ile geliyor.

Bugünün terminolojisiyle dördüncü evre dijitalleşme ve süreçlerin robotlaşması, nesnelerin internetinin süreçlerde etkin olarak yer alması ile kendini göstermiş olacak.

Tüm bu tabloyu açıklayan tümcelerin ardına saklanan gizli gerçek nedir? Şu : Sanayi Devrimi devam ediyor! (Mu) Acaba?

Sanayi devriminin üçüncü aşaması dedikleri bilgisayarlaşma belki de sanayi toplumunun belkemiğini oluşturan olgularla hiç alakası olmayan bir başka şeyin başlangıcıdır. Kişisel bilgisayarları, interneti icat edenler, bugün de bu altyapı üzerinde dijitalleşmeyi yaygınlaştıranlar hiç de 19. veya 20. yüzyılın vahşi veya şefkatli kapitalistlerine benzemiyor. Onlar bilginin özgür olmasından yana. Onlar para istifleme değil; hayallerinin peşinde koşan romantikler.

Sanayi Devrimi paradigmasının ardından resme bakanlar buna üçüncü, dördüncü aşama desin; gerçek hiç de onların arzu ettikleri gibi olmayacak. Sanayi devrimi çöküyor. Bunu (üzgünüm) Marksizm sağlayamadı; ama dijitalleşen teknoloji sağladı (objektif bir araştırmacı sosyalizmden getirilecek bir zoraki örneğe karşı sosyal medyadan kolayca bir düzine örnek getirebilir; o zaman da sosyal medyanın “dijital sosyalizm” olduğu mu savunulacak acaba).

Kapitalistler kadar marksistlerin de gözlüklerini çıkarıp, camlarını temizlemesinin zamanı geldi de geçiyor. Dışarıda yepyeni bir devrim var. Öyle bir devrim ki ne plazalardan ne de STK ofislerinden içeri girmediği sanıldığı için (çünkü oradaki müdavimlerin kafası detaylarına basmıyor) yok farz edilen bir devrim. Oysa Dijital Devrim etrafımızı saran hava gibi her yeri kapladı.

İlerleyişini bu şekilde sürdürmesi aslında en güçlü yanı. Siz dördüncü, beşinci evrelerle; robotların ruhuyla, kalbiyle uğraşmaya devam ederken, sokakta meçhul mimarlar (sizin tabirinizle) yeni dünya düzenini kurmakla meşgul. (Az kaldı; siz tam dördüncü golü attık derken; uyanacaksınız! Gerçek sandığınız o şeylerin rüya olduğunu o zaman idrak edeceksiniz)

Read Full Post »